• Servet Yildirim

Kayıtsız kalmanın bedeli ne oldu?

24.05.2018 Perşembe 09:57
Merkez Bankası sonunda adım attı. ‘Bırakalım kur gideceği yere kadar gitsin. Seçimden sonra aşağı gelir’ yaklaşımının enflasyonu azdıracağı ve iş dünyasını etkileyeceği belliydi. Merkez’in gecikmesi ödenecek bedeli artırdı mı?

Bu yazıyı yazdıktan sonra Merkez Bankası’nın faiz adımı geldi. Aslında kurdaki hareket siyasi değil, teknik bir konu. Hareketi başlatan ya da hızlandıran siyasetteki gelişmeler olsa bile, özünde teknik bir gelişmedir.
 
Kurdaki artışı siyasi bir komplonun parçası olarak görmek sorunu karmaşıklaştırır; hareketin yıpratıcı etkisini artırır; para ve fiyat istikrarına dönüş süresini uzatır. Nasıl ki bir zamanlar yabancı sermayenin yoğun bir şekilde Türk varlıklarına girip, TL’yi aşırı değerlendirmesini Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir yansıması olarak kabul ettiysek, şimdiki hareketi de güvensizliğin bir işareti olarak görüp, ona göre aksiyon almalıyız.


Birkaç önemli nokta var:
 
- Kurdaki son artış kısmen dışarıdan kaynaklanan bir gelişmedir. Rusya, Güney Afrika ve Güney Kore para birimleri dışında kalan diğer tüm gelişmekte olan ülke para birimleri bu ay dolar karşısında değer kaybettiler.
 
- Ancak kayıpların boyutunu ve TL’nin dün itibarıyla ulaştığı seviyeyi yalnızca dış gelişmelerle açıklamak imkânsızdır. Diğer para birimlerindeki değer kayıp oranı ile Türk Lirası’nın değer kaybı arasındaki fark bunun kanıtıdır. TL sadece bu ay yüzde 12’nin üzerinde değer kaybederken, ona en yakın kayıp yüzde 1.7 ile Brezilya Reali’ndeydi. Ekonomistler bu duruma “negatif ayrışma” diyorlar.
 
- Ülkenin sürpriz bir şekilde seçim sürecine girmesi ve temel ekonomik göstergelerdeki bozulma TL’nin diğer paralara göre daha fazla değer kaybetmesinde etkili olmuştur.
 
- “Bırakalım kur gideceği yere kadar gitsin. Nasıl olsa seçimlerden sonra aşağı gelir” denilebilir. Ancak bu yaklaşımın iki önemli sonucu vardır:
 
1) Kurdaki artışa kayıtsız kalmak hedeften zaten kopmuş olan enflasyonu daha da azdırır ve enflasyonist bekleyişleri güçlendirir. Beklentileri bozar.



2) Reel sektör ve iş dünyası kur artışından olumsuz etkilenir. Artan oynaklık nedeniyle firmalar fiyatlandırma yapmakta zorlanır. Döviz borcu döviz varlığından fazla olan yani dövizde açık pozisyon taşıyan firmaların bilançoları bozulur. Kur zararları artar, sermayeleri aşınır. İhracatı vadeli, ithalatı ise peşin yapan firmalar açık pozisyon taşımasalar da vade uyumsuzluğu nedeniyle kurdan darbe yerler.



Merkez’e destek...  
 
- Merkez Bankası’nın aksiyon almakta gecikmesi müdahalenin ya da ödenecek bedelin daha da artmasına neden oluyor. Daha önce belli oranda faiz artışı ile dolar kurunu 4 TL civarında istikrara kavuşturmak mümkünken, şimdi daha yukarıda bir yerlerde denge kurulmaya çalışılıyor.
 
Merkez Bankası’nın dün akşam saatlerinde attığı son faiz ve likidite adımı Hazine, BDDK ve Maliye tarafından da desteklenmelidir.
 
Kur neden arttı? 
 
Kur artışının ardında Trump’tan dış borç geri ödemelerine kadar birçok neden var ama en önemlisi aşağıdaki tablodur. Bu tabloda Türkiye’nin en fazla dış ticaret açığı verdiği 10 ülke yer alıyor. Türkiye toplam 76.8 milyar dolar dış ticaret açığı verdiği 2017’de bu ülkelerle olan ticaretinde 75 milyar doların üzerinde açık vermiş. Onlara alıp sattığımız ürünlerin detaylarına bakıldığında sorun anlaşılıyor. Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren yüksek cari işlemler açığının nedeni bu ticaret yapısıdır.



Türkiye ekonomisi geçen yıl yüzde 7’nin üzerinde büyüdü. Bu düzeyde büyümeyi sağlayacak üretimi yapabilmek için 33.1 milyar dolarlık yatırım malı ve 171.5 milyar dolarlık ara malı ithal etti. Yukarıdaki tabloda yer alan ülkelerden yapılan yüksek ithalatın neredeyse tamamı üretimde kullanılan bu girdilerden oluşuyor. Eğer bu girdileri ithal etmeyip içeride üretebilseydik bu kadar yüksek açık vermezdik, Türk Lirası da böyle kırılgan olmazdı. Bu üretim yapısını değiştirmediğimiz sürece, dış ticaret yapısı değişmez. İthalat bağımlılığı sürdükçe yetersiz iç tasarrufları olan bir ekonomi olarak dış kaynak bağımlılığımız devam eder. En kırılgan 5 ekonomi arasında anılmaya devam ederiz. Mevcut tablo bize iki seçenek sunuyor: Ya yüksek büyüme-yüksek dış açık modeline devam edeceğiz. Yani yüksek büyüyeceğiz ama bu kırılganlık da sürecek. Ya da düşük büyüme-düşük dış açık moduna geçeceğiz. Üçüncü bir seçenek için mevcut tabloyu değiştirmek lazım...
Yazarın Önceki Yazıları