• Uğur Batı

Koruyucu melekler ve güven patlaması

19.04.2017 Çarşamba 10:14

NLP’de çokça söz konusu edilen “görsel imgeleme” diye bir metodoloji vardır. Buna göre kendinizi ‘kendine güvenen’, ‘güçlü’ ve ‘cömert’ bir kişi olarak görmeniz tavsiye edilir. Hatta “koruyucu bir meleğiniz olduğunu imgeleyin/hayal edin. Bu meleğin size gelip, kendinizle ilgili duymak istediğiniz olumlu şeyleri söylediğini tasavvur” edin gibi bir bakış önerilir.

Geçenlerde bir tv kanalındaki haberlerde sahilde görev yapan bir cankurtaranla röportaj yapıyorlardı. Cankurtaran şunu söyledi: “Her denize girdiğinizde ben boğulabilirim diye düşürseniz, boğulmazsınız. Kendine güvenen boğulur.”

Kendine güvenmek bir noktaya kadar iyi bir şeydir. Ancak farkında olmadan genel olarak herkes bu işi biraz abartır. Kendimizi beğeniriz ve bu sebepten dolayı, aklımıza olması gerekenden daha fazla güveniriz.

Aşırı güvenin birçok çeşidi olsa da burada aşırı güveni “kendini olduğundan daha iyi görmek” olarak tanımlayalım. Kendimize olan beğenimizi bazen o kadar abartırız ki adımız ve hatta adımızdaki harfleri bile diğer harflerden daha fazla beğeniriz. Bunu anlamak için şu iki basit soruyu kendi kendinize sorun: Sizce, ortalama bir insandan

o Daha iyi mi araba kullanıyorsunuz yoksa daha mı kötü?
o Daha mı güzel yemek yapıyorsunuzdur yoksa daha mı kötü?

Siz de çoğunluk gibiyseniz muhtemelen bu sorulara “daha iyi” ve “daha güzel” şeklinde cevap vereceksinizdir. Öyleyse, trafik cezaları kime kesiliyor ve kimler kötü araba kullanıyor? Niçin sık sık kötü yemeklerle karşılaşırız?

Preston ve Harris adlı iki araştırmacı kazaya karışmış ve hayatında hiç kaza yapmamış iki ayrı gruptan toplam 100 kişiye kendilerini nasıl bir sürücü olarak gördüklerini sormuş ve iki grup da aşağı yukarı aynı cevabı vermiştir. Hâlbuki iki grup arasında belirgin bir fark olması ve kazaya karışmış sürücülerin kendilerini hiç kaza yapmamış insanlardan bir miktar daha kötü görüyor olmaları beklenirdi. Ancak, kazaya karışmış olsa bile insanlar hâlâ iyi araba kullandıklarını zannediyorlar. Bu işte bir terslik yok mu? Nasıl olur da kazaya karışmış insanlar hayatında hiç kaza yapmamış insanlarla aynı derecede iyi araba kullandıklarını düşünüyor olabilir? Bunu açıklayacak tek kavram kendilerine olan aşırı güvendir.

Kendine aşırı güvenen insanların bilerek veya bilmeyerek sahip oldukları hayat felsefesi şöyledir: Bir iş başarıyla sonuçlanırsa kendisinden, başarısızlıkla sonuçlanırsa dış etkenlerden bilir: İşler ters gitti. Mesela yaptığı bir yatırım sonucunda para kazanırsa zekâsına ve öngörüsüne bağlarken yatırdığı parayla zarara uğrarsa ülkedeki ekonomik belirsizliğe bağlar.

2008 yılında batan Lehman Brothers adlı finans şirketinin CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Richard Fuld kendisinin “evrenin üstadı” (master of universe) olarak anılmasını istediği söylenir. Zaten piyasadaki lakabı da “Goril”di. Lehman 15 Eylül 2007’de iflasını ilan ederken büyük global krizin de tetikleyicileri arasına girdi. Fuld’u Time dergisi de küresel krizde suçu bulunan 25 kişiden biri ilan etmesine rağmen, Fuld Ekim 2008’de Kongre’de yaptığı savunmada hiçbir hatası olmadığını verdiği bütün kararların doğru olduğunu ve suçun içlerinde hükümetin de olduğu bir sürü piyasa oyuncusunda olduğunu söyledi. Daha ötesi var mı?

Kendini aşırı güvenmenin insana en önemli zararı insanı olası riskleri görmemeye, doğru hesap yapmamaya, doğru beklentiler inşa etmemeye iter. Ve bunun sonucunda da fazla risk alınmış olur. Kendine güvenen bir insan, özellikle de belirsizlik durumlarında çok rahatlıkla risk alabilir.

KENDİNE AŞIRI GÜVEN VE FİNANSAL PİYASALAR

Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley hocalarından Terrance Odean insanların kendilerine olan aşırı güveninin onları borsalarda aşırı işlem yapmaya sevk ettiğini ortaya koymuştur. Odean, çalışmasında daha fazla işlem yapanların ise daha fazla kaybettiklerini de göstermiştir.

Peki, Türkiye’deki genel resim nasıl? Bunu anlamak için Borsa İstanbul Araştırma Birimi, Türk yatırımcısının Borsa’da yaptıkları alım-satımları inceledi. Ocak 2011-Aralık 2012 arasına ait olan 20 bin yatırımcı üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda şunu gösterdiler: Daha çok işlem yapan daha çok kaybediyor. Kim bu sürekli alışveriş yapanlar? Cevap: Kendine güvenen yerli yatırımcı. Sürekli alıp satmak yerine, satın alıp, elindeki hisse senedinin değerinin artmasını beklemek genel olarak daha kârlı. Bu demek değildir ki sürekli al-sat yapan herkes kaybediyor. Söylemek istediğimiz şey genel durum için geçerli. Bu şu anlama geliyor: Eğer yaptığınız alışverişleri rastgele yapıyorsanız ve emin değilseniz, sürekli al-sat yapmayın, alın bekleyin. Sürekli al-sat yapmak çoğunlukla kendine güvenin bir sonucu. Borsayla ilgili bir tüyo duyan, kendisinin özel bilgi kaynakları olduğunu ve bu tüyonun sadece kendisine geldiğine zannederek kendine çok güveniyor. Hâlbuki bir tüyo size geldiyse, emin olun herkese gitmiştir.

Uzun lafın kısası kendinizi bazı konularda toplumun geri kalanından daha iyi görüyorsanız, tam olarak o konuda çok dikkatli olun yoksa Richard Fuld’un yaptığı hataya siz de düşebilirsiniz.

Yazarın Önceki Yazıları