• Dr. Pelin Yantur

Söz konusu işsizlik ise...

17.04.2018 Salı 09:00
“Ama işsizlik verisi çift hanede seyrediyor...” diye başlayan, biraz da hayıflanmayı içinde barındıran cümlelerle karşılaşıyoruz son dönemlerde. Yaşanılan yüksek büyüme rakamlarının işgücü piyasalarına tam olarak da etki göstermediği düşünceleri oldukça yaygın. Dün Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ocak ayına ait açıkladığı işsizlik verileriyle emek piyasasını ve büyümenin etkisini analiz etmeye çalıştık. Veriler ışığında bir gerçek vardı ki çift haneli işsizlik oranı. İşsizliğin yüzde 10,8 seviyesi ile bir önceki döneme göre artış gösterdiğini fakat geçen yılın aynı dönemine göre ise 2,2 puanlık azalış yaşadığını gördük. Geçen yıla göre 576.000 kişi işsizlik rakamının düşmesini sağladı. Fakat bu durumu yeterli görmek mümkün müdür? Tabii ki hayır!

Bu konuda iki etken öne çıkıyor benim düşünceme göre. İlk olarak artan işgücü önemli burada. Tam tamına 31 milyon 438.000 kişi işgücüne katılıyor. Geçen yıla oranla 780.000 kişi ekleniyor işgücü piyasalarına. Bunun yanında 1 milyon 357.000 kişi geçen yıla oranla istihdamdaki artışı temsil ediyor. Ciddi bir artış zaten mevcut. Sağlanan teşviklerin ve istihdam seferberliği çalışmalarının bu rakamlarda pozitif yönde etkili olduğu açık. Bunu göz ardı edemeyiz. İyi bir gelişme yaşadı artan işgücüne rağmen. Fakat hala yüksek mi? Evet... Çift hane gerek ulusal gerekse uluslararası alanda da olumsuz bir bakışı getiriyor maalesef. Bu durumda yapılacak ilk şey, en azından kısa vadede etki edecek ilk faktör sektörel analizdir. Hizmet sektöründe yaşanan yüksek paya diğer iki sektörün de katkı yapması gerek. İşgücünün sanayi ve tarım sektöründen destek alması kaçınılmaz gibi duruyor burada.

Çift haneli işsizlik rakamlarında diğer bir etken ise endüstri ve özel sektörün ihtiyacına yönelik emek arzının eksikliği. Türkiye’nin yüzde 7,4’lük yüksek performanslı büyümesinin işsizliğe bu denli etki yapmamasının en önemli nedenlerinden biridir. Ekonomik yapıda yaşanan değişim ve gelişim ile birlikte yeni sektörler ortaya çıkmış olup, işler ve iş arayanlar arasında niteliksel farklılıklar oluşmuştur.

Bir nevi yapısal işsizlikte işgücünün mesleki bilgisi, nitelikleri ve mobilitesi oluşan sektörlerde de uyum gösterememiştir. Bu konu üzerine yeni girişimler mevcut. Daha önceki eğitim ekonomiye yön veriyor başlıklı yazımda bu girişimin ayrıntılarına, gerçekleştirilen çalıştaylara yer vermiştim. Üniversitelerin, meslek yüksekokulların ihtisaslaşması ve uzmanlaşması söz konusu iken ticaret odalarının, bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının sorumlulukları da belirlenmiştir bu çalıştaylarda. Dolayısıyla bu durumda yapısal işsizliğe karşı da çözüm yolları belirlenmiştir. Uzun vadede katkısı temelden olacaktır diye düşünüyorum. Sonuç olarak bir işsizlik verisini daha geride bırakmış oluyoruz. Tartışmalara konu olan işsizlik daha çok konuşulur gibi duruyor. Temennimiz iyileşmesi...
Yazarın Önceki Yazıları