• Dr. Pelin Yantur

Uluslararası ya da yerel fark etmez

10.07.2018 Salı 08:50

Uluslararası kuruluşların faaliyetleri, kararları ve bu kararların zamanlamaları yerli kuruluşların ortaya çıkmasına neden oldu. Son günlerde bir hayli meşgul eder oldu gündemimizi yerli ve milli kredi derecelendirme kuruluşlarının oluşumu. Bağımsız yerel bir kuruluştan bahsediyor ve bağımsızlık derecesini sorguluyoruz. Dışarıdan oluşuma baktığımızda ise “Ne yani sınav kağıdını hem kendim yanıtlayacağım hem de kendim mi notlandıracağım? “ gibi söylemlerle, eleştirilerle de karşılaştığımızı görüyorum.

Ülke ve şirketlerin kredibilitesi açısından olsun yatırımcının ülkeye çekilmesi yönünden olsun önem arz ediyordu bu uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları. Türkiye’nin önemli de bir gerçeği var. Yatırımcıyı çekmesi şart! Özellikle seçim sonrası bir iki yıllık hikayenin yaratılması açısından önemli bir durum bu. Son yapılan Davos Zirvesi’nde de Mehmet Şimşek’in de attığı adımları ve konuşmaları yatırımcıyı çekmek üzerine kurulmuştu hatırlarsanız. Makro verilerimiz dengesini göz önünde bulundurduğumuzda olmazsa olmazımız. Peki... Bağımsız olarak kurulmuş, yatırımcıların yakından takip ettiği, ülkenin yatırım yapılabilirliğini ölçen ve borçların ödenebilirliği durumunu değerlendiren uluslararası kredi derecelendirme kuruluşuna karşılık neden böyle bir girişime ihtiyaç duyuldu? Adı üstünde bağımsız... Yoksa değil mi?

Standard&Poor’s, Moody’s, Fitch Ratings kuruluşları oligopol bir yapıyı oluşturuyorlar. İlkelerine bakıldığı zaman tarafsız ve bağımsızlar. Fakat uluslararası arenada yatırımcıların da yakından takip ettiği bu kuruluşların genel merkezi ABD! Sadece Fitch Ratings’in hem ABD hem Londra. Kararları açıklanıyor açıklanmasına da bunun yanında zamanlaması da pek ilginç oluyor. Örneğin, S&P  kuruluşu Şubat ayında düşürmüş olduğu Türkiye’nin notunu bir sonraki sefer Ağustos ayında açıklaması gerekirken hoop Mayıs ayına çekmişti hatırlarsanız. Seçim öncesine yani. Seçim nedeniyle politik belirsizliğin etkisinin de görüldüğü ekonomide bir de BAĞIMSIZ kuruluşun notuyla da karşılaşmıştık. Zamanlama oldukça manidar olmuştu açıkçası.
İşin özü siyasi eğilimlerin etkisi bu kuruluşların kararlarında hissedilir oldu son zamanlarda. İhtiyaç mı yeni değerlendirmelere? Böyle bakılırsa evet ihtiyaç! Fakat bu yeni oluşum yerel yatırımcı açısından etkin sonuçlar doğurabilir. Yabancı yatırımcı karşısında etkisi ne olur? Dışarısı için ne kadar güvenilir olur bunu tartışıyoruz. Bağımsızlık sorgulanıyor. Özellikle TCMB’nin uluslararası arenada bağımsızlığı sorgulanmıştı. Hatta bu uluslararası kuruluşların raporlarında da görmüştük. Hal böyle olunca yerel derecelendirmelerin bağımsızlığı da otomatik olarak sorgulanıyor sorgulanacak da.

Hal böyle olunca benim aklımda da; “Dış piyasalar bu uluslararası kuruluşları ne kadar güvenli buluyor?” bu soru beliriyor. Kararlar belli. Zamanlama da öyle. Bana kalırsa yerli yada uluslararası bu kuruluşların güvenilirliği tartışılmalı. Yatırımcı bunlara ne kadar güvenmeli? Uluslararası yada yerel fark etmez. Siyasetin ekonomiyi yada ekonominin siyaseti şekillendirdiği bir küresel piyasada bunu tartışmak gerek bana kalırsa.

Yazarın Önceki Yazıları