`Teşvikler istihdam üzerinde genel olarak olumlu etki yapıyor`

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, teşviklerin istihdam üzerinde genel olarak olumlu etki yaptığını belirterek, "Son yıllarda istihdam teşviklerinde çok önemli ilerlemeler kaydedildi. Bazı yeni teşvikler de gündemde." dedi.

27.02.2019 Cuma 11:30

Güncelleme : 28.02.2019 Cuma 07:52

"İşgücü Piyasası Dinamikleri ve İşsizlik Sorunu" konulu toplantının  açılışında konuşan Kaslowski, iş gücü piyasasının nasıl daha etkin ve verimli  hale getirilebileceği ile birlikte işsizlik oranının kalıcı olarak düşürülmesi  konularını ele aldı.
 Kaslowski, işsizlik oranlarının, bazı tedbirler alınması gerektiğine  işaret ettiğini aktararak, "İş gücü piyasamız kayıtlı ve kayıt dışı olmak üzere  ikiye bölünmüş durumda. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele etkili şekilde sürmeli,  kuralsız ve güvencesiz çalışmanın önüne geçilmeli. Bunun yanında, kurallı çalışan  kayıtlı kesimde işgücü üzerindeki ücret dışı yükler uluslararası ortalamaların  hala üzerinde. Bu yüklerin azaltılması kayıtlı ekonomiye geçişi de  hızlandıracak." diye konuştu.
 
Ülkede kadın istihdamının artırılması ve hem kadınların hem gençlerin  dinamik iş gücü piyasasında ihtiyaç duydukları yetkinliklerin artırılması  gerektiğini vurgulayan Kaslowski, kadın işsizlik oranlarının erkek işsizlik  oranlarının çok üzerinde, genç işsizliğinin ise hepsinden yüksek olduğunu  söyledi.
 
Kaslowski, son yıllarda istihdam teşviklerinde çok önemli ilerlemeler  kaydedildiğinin altını çizerek, "Bazı yeni teşvikler de gündemde. Teşvikler  istihdam üzerinde genel olarak olumlu etki yapıyor. Ancak çeşitli istihdam  teşviklerinin bir düzenleme altında birleştirilerek uygulamanın  sadeleştirilmesinin kullanım etkinliğini geliştirmek açısından faydalı olacağına  inanıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Küresel ekonomideki durum hala kırılgan"
 
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, ekonomide biriken risklerin  azaltılması, özellikle bazı sektörlerde yüksek artış gösteren kaldıraç  oranlarının makul düzeylere inmesi gerektiğini belirterek, "Dış borcumuzun büyük  kısmı özel sektörün üzerinde. Kamu- Özel İş birliği projeleri için sağlanan  finansman da dahil yaklaşık 306 milyar dolar.  2018 yılı başından itibaren bu  borç azalmaya başladı. Ağustos ayında yaşadığımız şoktan sonra hem kur hem de  faizlerde görülen artış ile süreç hızlandı. Banka kredilerinde gördüğümüz  yavaşlama da bunun bir sonucu.  Bu durum kullanılan kapasitede gerilemeye, yeni  yatırımların ertelenmesine ve üretimde düşüşe neden oluyor. Dolayısıyla  ekonomimiz küçülüyor." şeklinde konuştu.

Bu süreçten mümkün olduğunca hızlı çıkabilmek ve büyümeye geri  dönebilmek için temel iki koşul bulunduğunu vurgulayan Kaslowski, şu  değerlendirmelerde bulundu:
 
"İlk koşul güveni ve istikrarı sağlamak. Hem yurt dışından ülkemize  finansman sağlamaya devam etmek zorundayız hem de yurt içinde ekonomiye olan  güveni pekiştirmemiz gerekiyor. Bunu ancak öngörülebilir politikalarla ve  şeffaflıkla sağlayabiliriz. Bu nedenle kurumların bağımsızlığını ve serbest  piyasa ilkelerinden taviz verilmeden içinde bulunduğumuz zorluklarla mücadeleyi  önemsiyoruz. İkinci koşul banka bilançolarında artık geri ödenemeyeceği düşünülen  kredilerin bilanço dışına çıkaracak mekanizmaların kurulması. Pek çok ülke bu tür  mekanizmalara gerektiğinde başvurdu. Kore ve İsveç gibi başarılı birçok örnek  var. Bu sayede reel kesimde sağlıklı ve verimli alanlara taze kredi sağlamasının  önünü açabiliriz. Böyle mekanizmaların olmadığı bir ortamda büyümeye elbette yine  dönebiliriz ancak çok daha uzun bir zaman beklememiz gerekir."
 
Kaslowski, küresel ekonomideki durumun hala kırılgan olduğunu ve  Türkiye'nin coğrafyasındaki jeopolitik risklerin yüksekliğine değinerek, "Bu  süreci ne kadar hızlı bir biçimde aşar, kırılganlıklarımızı ne kadar çabuk  azaltabilirsek dışarıdan gelebilecek şoklara karşı o kadar dayanıklı oluruz.  Ayrıca istihdam üzerindeki olumsuz etkileri de en aza indiririz." ifadelerini  kullandı.

TÜSİAD'ın her zaman ve hiç ara vermeksizin ülkenin ihtiyaç duyduğu  yapısal reformlar üzerine çalıştığını dile getiren Kaslowski, "Vergi reformu ile  daha öngörülebilir, basit ve adil bir vergi sistemi; eğitim reformu ile dijital  çağın gerektirdiği vasıflara sahip, yenilikçi, özgür düşünceye sahip bir nesil,  iş gücü reformu ile daha üretken, rekabetçi iş gücü en büyük hedeflerimiz.  Sanayide dijital dönüşüm, girişimcilik, sermaye piyasaları da çalışma  başlıklarımız arasında." yorumunu yaptı.

"Küreselleşme ve teknolojik dönüşüm geri çevrilemez"

Simone Kaslowski, küresel ilişkilerin en az ekonomi politikaları kadar  önemli olduğunu belirterek, "Küresel ekonomik sistemin daha iyi çalışması için  yapılan eleştirileri anlamak ve bunlara çözümler üretmek hepimizin görevi. Ancak  bu söylemlerin gerçekçi eleştiri düzeyinden çıkarak, ideolojik çıkarlara alet  edilmesine de karşı çıkmalıyız." dedi.

Serbest ticaret yerine ekonomik korumacılık, özgürlükçü demokrasi  yerine siyasal popülizm, kültürel çoğulculuk yerine kültür savaşları, kimseye  yaramayacağını ve uzun vadede durumu sadece kötüleştireceğini dile getiren  Kaslowski, şu bilgileri verdi:

"Küreselleşme ve teknolojik dönüşüm geri çevrilemez. Yapılması gereken  bunları kapsayıcı reformlarla ilerletmektir. Çağa uygun eğitim, gümrük birliği  modernizasyonu, dijital tek pazara hazırlanmak, korumacı politikalara sığınmadan  rekabetçiliğimizi ilerletmek yapmamız gerekenlerdir. Bugün Avrupa Birliğinde pek  çok sorun tartışılıyor. Brexit ile beraber ortaya çıkan en önemli gerçek mevcut  sistemin sorunlarının yanında ne kadar çok fayda da ürettiğidir. İngiltere’de  çıkış sürecinin düşünülenden çok daha zor ve sancılı olması, elde edilen bu  önemli kazanımlardan vazgeçmenin ne kadar zor olduğunu da göstermektedir."
 
Kaslowski, bugüne kadar gerek dünyada gerekse AB’de yaşanan kriz  dönemlerini hep entegrasyonun arttığı, Birlik'in daha da güçlendiği dönemlerin  izlediğini kaydederek, "Biz de politikalarımızı günübirlik gelişmelere göre değil  kalıcı trendler ve değerler üzerine inşa etmeliyiz. Batı ve AB ile olan  ilişkilerimiz iniş çıkışlı bir seyre sahip. Bu ilişkilerin toparlanarak ortak  çıkar ve değerler anlayışıyla yürütülmesi ülkemizin geleceği açısından son derece  önemlidir. Demokrasi ve hukuk devletinin korunması, ekonomik ve sosyal kalkınma  hedeflerinin başarılabilmesi için her zamankinden fazla çaba ve hassasiyet  göstermemiz gerekiyor." diyerek sözlerini tamamladı.
 

"
En Çok Okunan Haberler

ABD`de çekirdek PCE belli oldu

KKM hesaplarında düşüş sürüyor

`En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı`

Microsoft`un gelir ve karı beklentileri aştı

`BoJ üç kez daha faiz artırabilir`

`ABD ekonomisi güçlü`

Japonya Merkez Bankası faizi değiştirmedi

Çin`in altın tüketimi arttı

Merkez Bankası`ndan zorunlu karşılık adımı

Avrupa`da emlak piyasası kötüleşti

Net UYP açığı belli oldu

`Petrolün enflasyon için yarattığı risk sınırlı`

BNP Paribas`ın ilk çeyrek karı düştü

Toyota`nın satışları ilk kez 10 milyonu aştı

Almanya`da ihracatçıların hissiyatı geriledi

UBS`ten paladyum tahmini

IBM`den 6,4 milyar dolarlık satın alma