• Güngör Uras

İkili para sistemi elimizi bağlıyor

29.01.2018 Cuma 08:43
İndir faizi bak ne oluyor? Bindir faizi bak ne oluyor? Sıkı para politikası uygularsak enflasyon belasından kurtuluruz.  Faizi artırmadan enflasyonu aşağıya çekemeyiz... Bütün bu tartışmalarda gözden kaçan, ülkede dolarizasyonun ileri boyuta ulaşması.



Türkiye’de, bankalarımızın kullandırdığı toplam kredilerin yüzde 33.5’unu oluşturan 180.5 milyar dolar karşılığı kredi, döviz kredisi.
 
Özel sektörümüz (Bankalar ve finans kuruluşları hariç - Reel kesim) yurt dışından kısa ve uzun vadeli 111.4 milyar dolar karşılığı döviz kredisi kullanıyor.
 
Bankalarımızda, “Yurtiçi yerleşiklerin” toplam mevduatlarının yüzde 40.4’ünü oluşturan 166.8 milyar dolar, döviz mevduat hesaplarında.
 
Yurtiçi yerleşiklerin, kredi ve mevduat olarak Türk lirası yerine dövize bağlı finansal işlemlerinin toplamı 458.7 milyar dolar.
 
Kredi ve mevduat olarak yurtiçi yerleşiklerin dövize bağlı finansal işlemleri, milli gelirin yarısı büyüklüğüne ulaştı. Kaba anlatımla ülke ekonomisinde milli gelirin en az yarısı boyutunda bir “Dolarizasyon” gerçeği var.
 
TL’ye ilgiyi azaltıyor
 
Reel sektör, TL kredi kullanmayınca dolar ile borçlanıyor.
 
Reel sektör, ileriye yönelik değerlemelerini dolar ile yapıyor.
 
Reel sektör, uzun vade ile borçlanırken TL faizine değil, borcun dolar maliyetine (Dolar faizi + Kur riski) bakarak borçlanıyor.
 
Devlet, büyük projeleri dolar fiyatı ile ihaleye çıkarıyor. İhaleyi kazananlar, dolar ile borçlanıyor. Devlet, dolar kredilerine Hazine garantisi veriyor.
 
Yap İşlet Devret projelerinde, Kamu Özel Sektör Ortaklığı projelerinde, büyük kamu projelerinde gelir hesapları dolar ile yapılıyor. Devlet yükümlülüğünü dolar olarak yerine getiriyor.
 
Enerji fiyatları dolara bağlı olarak fiyatlandırılıyor.
 
Halk, birikimlerini dolara bağlamak için piyasadan TL ile dolar satın alarak döviz hesaplarına yatırıyor.
 
Bir çok mal ve hizmetin fiyatı, TL ile değil dolar ile belirleniyor.
 
İnsanlar ceplerinde dolar taşıyor.
 
Açık anlatım ile Türk piyasasında dolar ve TL yan yana işlem görüyor. Türkiye “fiilen ikili para sistemi”ne sahip durumda.
 
ANA PROBLEM CARİ AÇIK
 
Türkiye ekonomisinin ana sorunu cari açık. Bunu çözebilirsek enflasyon sorununu da çözmüş oluruz. Bizim cari açık sorunumuzun nedeni “yatırım için dışarıdan döviz bulmak” değil. Tüketmek için dışarıdan döviz bularak, daha fazla tüketmek.
 
Basit anlatımla bizim milli gelirimiz 100 iken, milli gelirin yüzde 80’i kadar tüketiyoruz. Yüzde 25’i kadar yatırım yapıyoruz. 105 harcadığımız için dışarıdan 5 borçlanıyoruz. İşte milli gelirin yüzde 5’i borçlanma, yani cari açık böyle oluşuyor.
 
Bu 5 fazlalık, milli gelirin 25’i kadar yatırım yaptığımızdan değil, 80’i kadar tükettiğimizden ortaya çıkıyor. Cari açık sorununun çözümü tüketimi 80’den 75’e indirmek.
 
Cari açık sorunu, faizi yükselterek, dövizi ucuzlatarak çözülemez. Dövizin yükselmesi çok kişiyi üzer ama, uzun soluklu “pahalı döviz, ucuz faiz” politikası, ithalat ikamesine imkân verir. Yatırımların ve üretimin artmasının önünü açar. Enflasyonun kontrol altına alınmasına imkân verir.
 
Başka ülkelerde “genel kabul görmüş ekonomi araçları” ile Türkiye ekonomisinin “özel sorunlarının” çözümü imkânsızdır.
 
Dolar ve TL birlikte kullanılınca ne olur? 
 
Anayasamıza göre para basma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir (TBMM). TBMM, bu yetkiyi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) devretmiştir. Parayı Merkez Bankası basar. Merkez Bankası TL olarak para basar. TL para miktarını belirler.
 
Banka sisteminin TL kredi yaratma gücü, Merkez Bankası ve Türkiye Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) gözetim ve denetiminde.
 
Ne var ki, yurt dışından dövizle borçlanma imkânı, yurt içinde TL yerine yabancı paraya olan ilgi arttığından, Merkez Bankası’nın ülkedeki toplam para arzını ve BDDK’nın kredi miktarını düzenleme gücü kalmadı.
 
TL’nin gücünü azalttı
 
Paranın 4 fonksiyonu var: (1) Para değişim aracıdır, ( 2) Değer ölçüsüdür, (3) Borç ödeme aracıdır, (4) Tasarruf aracıdır. Bu 4 araca bağlı olarak paranın beşinci fonksiyonu “Bir ekonomi politikası aracı” olmasıdır.
 
Bizde Türk Lirası, dolar karşısında yenildi. Ekonomide dolarizasyonun payı büyüyünce, Türk parasının, bir ekonomi politikası aracı olarak kullanılma gücü yok oldu.
 
İktisatçı Ege Cansen, hemen her yazısında, “İkili para sistemi” nedeniyle Türkiye’de faizin yükseltilmesi ile “Sıkı para politikası uygulanamayacağını” anlatır.
 
Kitaplardaki gibi değil
 
Tek paranın hâkim olduğu ekonomilerde “faiz” sıkı para politikası aracı olarak kullanılabilir. Faiz yükselince talep sınırlanır. Enflasyon kontrol edilebilir. (Kitaplar böyle yazıyor.)
 
Bizde çift para sistemi var. Faizin yükseltilmesi tam tersi sonuçlar veriyor:
 
Faiz yükselince, ülkeye döviz girişi artıyor. Döviz girişi artınca döviz fiyatı ucuzluyor.
 
Döviz fiyatı ucuzlayınca, ithalat artıyor. Ucuz ithalat ve üretimdeki ithal girdilerinin ucuzlaması sonucu fiyatlar ucuzluyor. Tüketim artıyor. Talebin canlanmasına bağlı olarak enflasyon yükseliyor.
 
Döviz fiyatının ucuzlaması, dövizle borçlanmanın maliyetini (Döviz faizi + Kur riski) düşürünce dövizle borçlanma cazip hale geliyor.
 
Sonuçta cari açık (döviz açığı) büyüyor. (Çift para gerçeği, kitaplarda yazanlara göre ekonomiyi yönetmeye imkân vermiyor.)

Yazarın Önceki Yazıları