• Cemil Ertem

Yeni dönemin adımları...

31.10.2017 Salı 12:05

Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu dün ilk seferini yaptı. BTK’nın açılması birçok açıdan tarihi bir gelişmedir. Pekin-Londra arasında kesintisiz demiryolu ağının Türkiye üzerinden sağlanmış olmasının ticari önemini bir kenara koyalım. Bu adımın siyasi açıdan gelecekte oluşturacağı büyük değişimi görmemiz gerekiyor. Şunu unutmayım ki 19. ve 20. yüzyılda Batı’nın temel amaçlarından biri, Pasifik Asya ile Avrupa’nın doğrudan ticari entegrasyonunu -Türkiye üzerinden- engellemekti. Çünkü bu olursa Avrasya’nın kendi denetimleri dışında zenginleşeceğini ve bununla birlikte bu büyük coğrafyada ekonomik ve siyasi olarak denetleyemeyecekleri gelişmelerin olacağını biliyorlardı. Tam şimdi bugün olduğu gibi...

Hiç şüphesiz ki BTK ve TANAP yani orta ve güney ticari koridorlar ile Güney Gaz Koridoru kardeştir. TANAP ile başlayan enerji entegrasyonu BTK ile beşeri ve ticari alanlarda devam ediyor.

Böylece, Türkiye ve Azerbaycan, TANAP ile enerjide başlayan entegrasyon hamlesini, BTK ile, ticaret koridorları olarak, devam ettirmiş oldular. Esasında TANAP ile başlayan Güney Gaz Koridoru projesi, geçen yüzyılda Avrasya’da kurulan ekonomi ve siyaset denklemini bozan, enerji dengelerini, dolayısıyla iktisadi ve politik dengeleri değiştiren bir projeydi.

Zincir kırılıyor...

Soğuk Savaş döneminde ABD’nin başına çektiği Batı ittifakı, Ortadoğu ve Ön Asya’daki enerji kaynaklarının ancak kendi işlerine yarayacak kadarını ticarileştirmiş ve özellikle de Körfez’deki kaynakları yeryüzüne çıkartarak bu kaynaklara dayalı bir enerji eko-sistemi oluşturmuştu. Petro-dolar çevrimi tam da buydu ve bunun dışında Türkiye’nin elinin altındaki Akdeniz kaynakları, Sovyetlerin uydusu konumunda olan ülkelerin kaynakları ve yoksul Ortadoğu ülkelerinin kaynakları yerin altında bırakılmış, bu bölgenin zenginleşmesi özellikle engellenmişti. Bölgenin zenginleşmesinin önlenmesi için yapılan ikinci engelleme ise, bu bölgenin Pasifik Asya ile Avrupa arasındaki köprü konumunun ortadan kaldırılmasıydı. Eski İpek Yolu denen ticari yollar, yani Pasifik'ten gelen ve Anadolu ana karası üzerinden Avrupa’ya bağlanan orta ve güney ticari aksları, 19 ve 20. yüzyılda Batı emperyalizmi tarafından ortadan kaldırıldı.

Siyasi karışıklıklar ve iç savaş süreçleri, hem orta ve güney ticari akslarını işlemez hale getirdi hem de askeri diktatörlüklerle içe kapanan, bu hat üzerindeki, ülkeler buna imkân vermedi. Bölgedeki demiryolu ağları da yenilenmeyerek ve yeni hatlar açılmayarak, işlemez hale getirildi.

Osmanlı İmparatorluğu, son yıllarında Abdülhamit’ten başlayarak, bu bölgedeki enerji ve ticaret geçişi potansiyelini keşfetti ve buna bağlı bazı adımlar atmaya çalıştı. Ancak bu sefer Rusya devreye sokuldu ve başlayan savaş süreçleri Osmanlı İmparatorluğu’nun elini kolunu bağladı. Osmanlı’dan sonra ise Türkiye’nin bu farkındalığı sıfırlandı. Türkiye, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler'in egemenlik alanında sayılan Hazar Bölgesi enerji potansiyeli ve orta koridor ticari akslarıyla hiç ilgilenmedi. Bu zenginliği hem kendisine hem de kendisi üzerinden Batı’ya taşımayı hiç düşünmedi. Bırakın düşünmeyi, başını kendi doğusuna döndüremedi bile. Yalnız Batı’ya dönerek ve Batı’nın dediklerini yaparak zenginleşeceğini, “modern” bir ülke(!) haline geleceğini sandı. Esasında bu “sanma hali” bir ideolojiydi. İşte tam şimdi Türkiye, dün ilk seferine başlayan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattıyla da yalnız yeni İpek Yolu’nun orta koridor ve güney akslarını açmıyor, doğunun müthiş potansiyelini görmezden gelen, bir yerde kendisini inkâr eden çağdışı bir ideolojiye de son darbeyi vuruyor.

BTK, tıpkı TANAP gibi, yalnız üç ülkeyi birleştirmiyor, Kazakistan ve Türkmenistan limanları başta olmak üzere, Asya ve Avrupa’nın temel ticari çıkış-taşıma projelerinden biri oluyor. Orta Asya, Hazar üzerinden Türkiye’ye (Marmaray’a) BTK ile bağlanıyor. Bu hat, TANAP’ın bel kemiği olduğu Güney Gaz Koridoru ile birlikte, Çin Denizi’ndeki limanları da Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayacaktır.

Yeni dönem...

Dünya ekonomisi ve siyaseti büyük bir entegrasyona gidiyor. Ekonomik verimlilik, teknoloji, emek maliyeti, altyapı, çevre, eğitim gibi yapısal farklılıkların giderek küresel düzlemde ortadan kaldırılacağı bir kapitalizme doğru gidiyoruz. Çünkü sistemin, bırakın uzun vadeyi, orta vadede bile ayakta kalabilmesi için bu farklılıkların giderilmesi gerekir. Bir önceki dönem (sistem paradigması) tam aksine bu farklıklar üzerine oturuyordu. Gelişmiş ülke-bölge farklılıkları bu paradigmanın sonucu ve gereğiydi. Şimdi bunu geride bırakıyoruz. Gümrük birlikleri, serbest ticaret anlaşmaları, standartların aynılaştırılması, emeğin serbest dolaşımı ve verimlilik farklılıklarını ortadan kaldıracak altyapı yatırımlarının her yerde yapılmaya başlanması aynı anda olmaya başladı.

Bu adımları atan bölge ve ülkeler öne çıkacak ve ellerindeki zenginlikleri kullanabilecekler. Burada, kısa dönemde, iki temel sermaye birikimi alanı öne çıkıyor; enerji ve beşeri sermaye.

Türkiye’den başlayarak Ön Asya, önümüzdeki dönem beşeri sermaye ve nitelikli emeğin dolaşımı anlamında da bölgedeki kalkınmayı belirlemeye adaydır.

Türkiye’nin kendi doğusuyla entegrasyonu, hiç şüphesiz ki ekonomide yeni imkânları, yeni bir sermaye gücünü ve bunun finansal araçlarını, kurumlarını çıkartacaktır. Bunun bir diğer anlamı ise Türkiye’nin ekonomide artık Batı’dan gelen çağ dışı ezberleri taklit etmekten vazgeçeceğidir.

Yazarın Önceki Yazıları