• Prof. Dr. Sefer Şener

Enflasyon ve toplum refahı

03.05.2021 Cuma 12:01
Türkiye’de ihracat, üretim, sanayi, GSYİH gibi makroekonomik verilerdeki iyileşmelerin istihdam ve enflasyon üzerine pozitif etkisinin yeterli düzeyde gerçekleştiğini belirtmek mümkün değildir. Türkiye 2019 yılı itibariyle, Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre 2 trilyon 347 milyar doları aşan GSYİH ile dünyanın 13. Avrupa’nın ise 5. büyük ekonomisi konumundadır. Satın Alma Gücü Paritesi’ne Göre GSYİH rakamındaki başarı gelir dağılımı ve istihdam artışı olarak toplumun tamamına dengeli bir şekilde yansımamaktadır.

Kovid-19 salgınına bağlı olarak 2020 yılında sert bir daralma yaşayan küresel ekonomi, 2021’in başından itibaren yönünü yukarı doğru genişlemeye çevirmiştir. Gerek küresel çaplı ekonomik destek paketleri gerek merkez bankalarının genişleyici para politikaları ve aşılama da bazı ülkelerin hızlı davranarak ekonominin açılması yolunda yaptıkları düzenlemeler küresel toparlanmayı hızlandırmıştır. Türkiye, Çin gibi ülkelerin imalat sanayi alanında gösterdiği başarılar küresel ticaret artış ivmesini hızlandırmıştır. Küresel ticaret ve aynı zamanda küresel çaplı talep artışı dünyadaki bütün ülkelerin enflasyonu üzerine ilave baskılar getirecektir.

EMTİA FİYATLARI MALİYET AÇISINDAN ÖNEMLİ

Ancak, tüm dünyada daralmalarla birlikte 2020 yılı içinde emtia fiyatlarında %50’lere varan artışlar yaşanmıştır. Emtia fiyatlarında yaşanan bu artışlar özellikle gelişmekte olan ülkelerin 2021 yılı enflasyon rakamlarına yansıyacaktır. Bu durum enflasyon sorunu olan gelişmekte olan ülkelere fazladan yük demektir. Emtia fiyatları 2021 yılının ilk çeyreğinde (ocak-mart) belirgin bir artış kaydederken, mart sonu nisan ortası itibariyle nispeten yatay bir seyir izlemektedir. Emtia fiyatlarının bulunduğu yüksek seviyeler küresel enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam etmektedir. Petrol fiyatları yükselişini sürdürerek arz yönlü faktörlerin etkisiyle mart ayında en yüksek seviyesini görmüş ardından bir miktar gerilemiştir. Enerji fiyat endeksi nisan ayı başında 100 seviyesinin üzerine çıkmıştır. Emtia fiyat endeksleri Mart 2021 sonu itibariyle metal ve minerallerde 140’lı seviyeleri aşmış, gıdada ise 125 seviyelerine yaklaşmıştır. Değerli metal endeksi ise 120 seviyesine gerilemiştir. Tarımsal emtia fiyatları artış hızı ise yılın ilk çeyreğinde hafifte olsa gerilemiş 120 seviyesinin altını görmüştür. Tarımsal yağlarda bu oran 140, hububatta ise 130 seviyelerindedir. ( Kaynak; Dünya Bankası Verileri)

TALEP VE KREDİLERDEKİ ARTIŞ

Diğer taraftan salgın azalıp ekonomik aktiviteler normalleştikçe ortaya çıkacak talep artışları da küresel çapta enflasyonu artıracak bir diğer unsurdur. Özellikle Türkiye’de Merkez Bankası’nın kasım ayından beri devam eden finansal sıkılaştırmalarına yani faiz artışlarına rağmen hala bireysel kredi büyümesindeki yükselişin devam etmesi enflasyon üzerinde talep yönlü bir baskının devam etmesine neden olmaktadır. 2021 yılı ilk çeyreğinde (ocak–mart) özellikle ihtiyaç ve taşıt kredilerindeki yukarı yönlü artış yavaşlamaya rağmen devam etmektedir. Ticari krediler ise ılımlı olmakla birlikte artış eğilimi göstermektedir.


Kaynak: TCMB Haftalık Para ve Banka İstatistikleri

Nisan 2021’in ilk haftasını da kapsayan 13 haftalık yıllıklandırılmış ve kur etkisinden arındırılmış kredi büyümesi %7 seviyesinin üzerindedir. Yani yüksek olduğu söylenen kredi faiz oranlarına ( %20-24 aralığında ) rağmen kredilerdeki artış hala devam etmektedir.

Türkiye’de küresel emtia fiyatları üzerinden gelen maliyet yönlü, kredi artışları ve pandemide ki başarıya bağlı olarak artan talep yönlü bir enflasyon baskısı devam etmektedir. Diğer taraftan enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler ve buna bağlı olarak piyasa yapıcıların sürekli fiyatları artırma eğilimleri enflasyon üzerindeki diğer baskı unsurudur. Döviz kurlarındaki artış gerekçesiyle yapılan fiyat artışları kurlar aşağı yönlü ivmelense ve maliyet yükü hafiflese dahi tekrardan eski fiyat seviyelerine dönüş olmamaktadır.

BEKLENTİLER POZİTİF OLMALI

Enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturan bir diğer unsur ise toplumun ve piyasanın, reel sektörün “enflasyon beklentisi”dir. Enflasyon beklentisi eğer olumlu yöne çevrilebilirse şüphesiz bu durum dahi enflasyonla mücadeleye pozitif katkı sağlayacaktır. Reel sektör ve toplumun enflasyon beklentisi yanında Merkez Bankası beklenti ve tahminleri de önemli bir etkiye sahiptir. Yılın ikinci enflasyon raporunda Merkez Bankası beklentilerinin de yukarı yönlü arttığı görülmektedir. Raporda 2021 yılı sonu %9,4 olarak tahmin edilen enflasyon (TÜFE) beklentisinin %12,2'ye yükseltilmesi önemli bir göstergedir. Piyasanın %11,5’lik beklentisini aşan bir tahmin Merkez Bankası tarafından ortaya konmuştur. Diğer yandan gıda fiyat enflasyonu beklentisinin %13’e, ithalat fiyat beklentisinin ise %13,5 seviyesine yükselmiş olması enflasyon ile mücadelenin ne denli zorunlu ve önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Merkez Bankası’nın orta vadeli enflasyon hedefi ise değişmeyerek %5 seviyesinde tutulmuştur. Bu açıdan bakıldığında ekonomiye güven önemlidir. Ekonomide güven algısının iyi yönetilmesi enflasyon beklentisini de aşağıya çekmeye yardımcı olacaktır.

DOLARİZASYON ÖNEMLİ BİR SORUN 

Enflasyon üzerinde baskı oluşturan diğer bir unsur ise döviz kurlarıdır. İhracatta Cumhuriyet tarihinin rekorları kırılmasına, pandemi süreci iyi yönetilmesine ve aşılamada Türkiye dünyada ön sıralarda olmasına (Aşı henüz üretmemesine rağmen aşılamada dünyada 7. sıradadır.), sağlık sistemi ayakta kalabilen birkaç ülkeden biri Türkiye olmasına rağmen yerleşiklerin döviz talebi azalmamaktadır. Doğal olarak bu kadar yoğun döviz talebi enflasyon üzerinde kur kaynaklı baskıyı sürekli canlı tutmaktadır. Bugün itibarı ile sadece bankalardaki döviz tevdiat hesaplarında dahi yerleşiklerin yaklaşık 225 milyar doları bulmaktadır. Bu kadar yoğun döviz talebine ithalat yapan dış borç ödeyen firmaların döviz talepleri ve cari açık için kullanılan döviz talebi de eklendiğinde bu yoğun talep doğal olarak döviz fiyatlarını yükseltmekte bu ise enflasyon üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Birde spekülatif amaçlı uluslararası düzeyde yapılan döviz talepleri kur ve dolayısı ile enflasyon üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Bunların üzerine gıda fiyatlarındaki oynaklığı katarsak 2021 enflasyon ile mücadele açısından önemli bir yıl olacaktır.

Kısacası; enflasyondaki başarımız, hızlı bir şekilde döviz talebini azaltacak, ülke risk primimizin (CDS) düşmesini sağlayacak, risk primlerindeki düşüş yabancı sermayeyi daha yoğun çekecek, yatırımcıların önünü daha rahat görmesini sağlayarak yatırımlar artacak, yatırım artışı istihdamı artıracaktır. Makroekonomik verilerde sağlanan başarıların toplumun tamamına yayılması ve toplumsal refahın artması açısından önemlidir. Enflasyondaki kalıcı başarı ve iyileşme toplum huzurunu artıracak önemli köşe taşlarındandır. Türkiye enflasyonda düşüşü ve istikrarı daha önce başarmış bir ülkedir. 2014 yılı öncesinde tek haneli rakamlar yakalanabilmiştir. Eğer enflasyon ile etkin bir şekilde mücadele yapılıp kalıcı yapısal düzenlemelere gidilirse yeniden aşağı yönlü ivmelenmeyi başlatmak mümkün olacaktır.

Unutmayalım ki enflasyondaki kalıcı düşüş ve başarı üretim, yatırım, istihdam, ihracat, katma değeri yüksek ürün üretimi ve sürdürülebilir nitelikli büyüme ile mümkündür. Daha da önemlisi toplumun ekonomik huzur ve refahı için en iyi sonuç enflasyondaki kalıcı düşüşü sağlamakla mümkün olacaktır.
 

Yazarın Önceki Yazıları