• Dr. İnanç A. Sözer

Haziran enflasyonu ve baz etkisi umudu

05.07.2021 Cuma 14:03
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Haziran ayında yıllık tüketici enflasyonu Mayıs’taki %16,6 seviyelerinden %16,9’luk piyasa beklentisinin üzerinde ancak tahminlerimize paralel olarak %17,5’e yükselirken yıllık üretici enflasyonu %42,9 ile yaklaşık üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Emtia fiyatlarının son aylarda hızla artmasına bağlı olarak küresel enflasyon koşulları Türkiye’ye de yüksek üretici enflasyonu olarak yansıyor ve bu durum önümüzdeki aylarda hayatın geneline sirayet ederek fiyat baskılarının süreceğine işaret ediyor. Öte yandan çekirdek enflasyon göstergeleri de fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın devam ettiğini teyit ediyor. Ülkemizde yüksek enflasyon dönemleri maalesef kanserli hücreler gibi vücuda hızla yayılıyor fakat kemoterapi tedavisi de uygulansa dahi hücrelerden kolay kolay temizlenemiyor. Turizm sektörüne salgın sonrası hayatın normalleşmesine yani bugüne kadar pek talep olmamasına rağmen sektördeki fiyatların yıllık artışlarının yüksek seyretmesi bunun bir örneği…

Hemen hemen her enflasyon analizinde gündeme gelen verilerin doğruluğuna dair tartışmalar, TÜİK’te son başkan yardımcıları değişimlerine de bağlı olarak bugün artan bir tonda gündeme gelebilir. Daha önce de ifade ettiğim üzere, öncelikle enflasyon ile hayat pahalılığının birbirine karıştırılması bu yorumlara yol açıyor. Enflasyon belirli bir dönemdeki fiyat değişimini gösterirken hissettiğimiz enflasyon olarak tanımlayabileceğimiz hayat pahalılığı birikimli fiyat artışları ile ölçülüyor. TÜİK verilerine göre, Haziran 2021’de yıllık enflasyon %17,5 olsa da son dört yılda hayat 1,8 kat arttı. Bu dönemde Türk Lirası, Dolar ve Euro’ya karşı 2,5 kata yakın değer kaybederken otomobil ve altın fiyatları 4 kat, uçak bileti fiyatları 6 kat, gıda fiyatları 3 kata varan oranlarda artış gösterdi. Dolayısıyla TÜİK verileri de son dört yılda geliri bu oranların altında artanlar başta olmak üzere 84 milyon vatandaş için yaşam koşullarının ağırlaştığına işaret ediyor, her ne kadar Haziran’da enflasyon bir önceki yılın aynı ayına göre %17,5 artmış olsa da… Özetle, TÜİK’e göre de hayat artık çok pahalı. Fiyat ölçümlerine dair geliştirilmesi gereken çok alan olabilir ancak yeterince sorgulamadan önyargı geliştirmenin ve daha iyisini ölçebilene kadar en iyi ölçümü yapan TÜİK olduğunu görmezden gelmenin kimseye bir faydası olmadığı kanaatindeyim.



Bugünkü verilerin ardından, finansal piyasalar Merkez Bankası’nın politika tutumuna odaklanarak “faiz artmalı mı?” yoksa “ne zaman indirilmeli?” sorularına cevap arayacaktır. Eşine az rastlanır bir şekilde ekonomide senkronizasyon kaybolunca, faizi indirmenin de artırmanın da etkileri uzun tartışmalara gebe olduğundan, sorular da ironik bir şekilde iki yönlü beklentileri içerebiliyor. TCMB’nin enflasyonda iyileşme süreci belirginleşene kadar faizleri sabit tutacağı ve piyasada beklenti oluşmadan faiz indirimi ile bir sürpriz yapmayacağı kanaatindeyim. Bu durum öngörülebilirliği azaltırken ben TCMB’nin dolarizasyonu düşürmeyi hedeflediği son zorunlu karşılıklar düzenlemesinin etkilerini izleyerek piyasa müsaade ederse Ağustos’ta ölçülü bir faiz indirimi yapacağını tahmin ediyorum. Bu noktada esas ümitler baz etkisine bağlanmış durumda. Peki, biz iktisatçıların en çok kullandığı teknik kavramlardan biri olan “baz etkisi” nedir? Enflasyon açısından baz etkisine bakarak gelin bu duruma bir açıklık getirelim. Türkiye’de TL’nin seyri, gıda fiyatlarında hava koşulları başta olmak üzere arz kaynaklı sorunlar ve elektrik, doğal gaz, tütün ve otomobilde vergi oranlarına dair kararlar enflasyonun doğal seyrinde önemli sapmalara yol açabilmektedir. Söz konusu etkenler verinin oynaklığını artırırken yıldan yıla değişimlerde de anormal artış veya azalışları beraberinde getirmektedir. Grafikte görülebileceği üzere, Türkiye’de 19 yıllık ortalama ile 2020 yılı aylık enflasyon rakamları mukayeseli olarak incelendiğinde, Mayıs-Ağustos 2020 ve Kasım-Aralık 2020 döneminde fiyatların uzun dönemli ortalamasının üzerinde arttığı dikkat çekmektedir. Buna göre 2021 yılının aynı aylarında eğer fiyatlar uzun dönem ortalamasına paralel artarsa diğer bir deyişle başta TL olmak üzere oynaklığa yol açan faktörler istikrarlı seyrederse yıllık enflasyonun da 2021’de bu dönemlerde hızlı gerilediği görülebilecektir. Öyle ki, Temmuz ayı itibarıyla enflasyon uzun dönem ortalaması ile birebir aynı artacak olsa 2021 yılında enflasyon %12 olarak gerçekleşebilir. TCMB’nin şimdilerde enflasyon konusunda büyük ümitler beslediği baz etkisi işte tam olarak budur. Enflasyonda baz etkisi, bir konfor alanı sunar ama ne TL’de hızlı bir ilave erime ihtimaline karşı korur ne de risk priminde iyileşmeyi garanti eder. Ayrıca teknik analizlerin kullandığı birçok göstergesinin temel motivasyonunu oluşturan, her aşırılık normalleşir ilkesinden yola çıkarak, baz etkilerinin çift yönlü çalıştığı gerçeğini de unutmamak gerekir. TCMB’nin bu farkındalıkla temkinli politika duruşunu bir müddet daha sürdürmesi gerekiyor. Zira yılın geri kalanında baz etkisinden yararlanılsa da enflasyonun yıl sonunda %15 olarak gerçekleşeceğini öngörüyorum.

Son söz; yakın zamanda baz etkisi büyüme verilerinde daha sık gündeme gelecektir. Salgın sürecinde hayatın tamamen durduğu 2020 yılının ikinci çeyreğine göre bu yılın ikinci çeyreğinde yıllık %20’nin üzerinde bir büyüme göreceğiz ancak üçüncü çeyrekte de -%10’a yakın bir küçülme! İkinci çeyrek rakamları ile gururlanacak olanlar üçüncü çeyrek verisini daha kısık sesle dillendirmek isterken bu psikolojinin tersi ile yapılacak yorumlara da şahit olacağız. Umarım bu vesileyle baz etkisine güvenerek politika yapılmasının doğru olmayacağını net bir şekilde anlatabilmişimdir.

Yazarın Önceki Yazıları