• Dr. İnanç A. Sözer

TCMB Başkanı’nın öncelikleri

30.06.2021 Çarşamba 12:26
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nu eskiden beri tanır, cesaretine ve liyakatine her daim hürmet ederim. Bu samimi ilişkiye binaen zaman zaman Başkan ile konuşma fırsatım olur. Son görüşmemizde Başkan beni etkileyen önemli iki vizyonunu ifade etti. Küresel ve ulusal makroekonomik görünüme dair görüş ve beklentilerimizi istişare etme imkânı bulduğumuz bu görüşmede, rasyonel tüm ekonomistlerin gördüğü tablonun da risklerin de net bir şekilde farkında olduğunu gözlemledim. Onca konjonktürel zorluğa rağmen, genel tutumu bana Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir veciz sözünü anımsattı: “Zafer ‘zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ise ‘başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘başardım’ diyebilenindir”.

Türkiye’de para politikası tartışmalarının faizin düzeyi üzerinden yapılması hem kısır bir döngüye yol açıyor, hem de faiz dışı politika araçların etkinliğinin göz ardı edilmesine neden oluyor. Dahası ana hedefi fiyat istikrarını sağlama olan TCMB’den fiyat istikrarı ile çelişmeden finansal istikrarını sağlaması bekleniyor. Diğer bir deyişle, son yıllarda gelinen fiyatlamalar ve riskler ışığında içinde bulunduğumuz evre bir geçiş dönemi ve bu dönemde makroekonomik istikrarı iyileştirmesini beklediğimiz esas kurum da TCMB. Başkan, bu bilinçle diğer para birimlerindeki gelişmelerden önce TL’nin değerini nasıl iyileştirebileceğine odaklanıyor. Öyle ya, hep doları konuşuyor olsak da özünde esas sorun TL’nin itibarının yeniden nasıl tesis edileceği olmalı. Önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır, yeni yönetimin en büyük zorluğunu anlatırken Nev’in bir şarkısına atıfta bulunup TCMB’yi zor bir kadere emanet ettiğimizi ifade etmiştim. Başkan açıkça dile getirmese ve ne kadar zor olursa olsun, görevi süresince TL’nin değerlenmesi ve daha da önemlisi ülkenin kalkınması için sabırla ne gerekiyorsa yapacağını vurguluyor. Kendisine devredilen kötü miraslardan biri de maalesef kanunun aksine TCMB Başkanı’nın “görev süresi” oldu. Türkiye daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde 20 ayda 4 farklı TCMB Başkanı’na tanık oldu. Bu nedenle gayri ihtiyari Şahap Bey’in de dört yıllık görev süresini tamamlayamayacağına dair çok geniş kesimlerce bir kanaat söz konusu. İnançlı biri olmasının etkisiyle midir bilmiyorum ama belli ki Başkan’a bu istatistiği birçok kişi hatırlatmış ancak kendisi gündemine bu konuyu hiç almıyor. Belki de hayatın bana öğrettiği gibi bakıyordur meseleye, ölüm çat kapı gelen bir misafir gibi iken bir hedef veya kısıt konmamalı bazen, yaşadığı anda kalmalı insan ve elbette “Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.”

Toplumda TCMB’nin görevine dair bir anket yapılsa, son yıllardaki tartışmaların odağına bakınca anket sonuçlarından faizin seviyesini belirleyen kurum cevabı çıksa şaşırmayacağım. Oysa kanunen TCMB’nin beş görevi bulunmaktadır:

1. Fiyat istikrarının tesisi ile ekonomik kararlarda dikkate almayı gerektirmeyecek ölçüde düşük bir enflasyon oranının sağlanması (temel amacı),  
2. Türkiye’deki finansal sistemin istikrarı için para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici önlemlerin alınması (destekleyici amaç),
3. Ülkemizdeki döviz kuru rejimini Hükûmet ile birlikte belirlemek, biçimlendirmek ve uygulamak, altın ve döviz rezervlerini saklamak ve ülke menfaatleri doğrultusunda yönetmek,
4. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden aldığı süresiz yetki devriyle, banknotların basımı ve ihracı,
5. Dijital paralar da dahil olmak üzere fonların ve menkul kıymetlerin güvenli ve hızlı bir şekilde aktarılması ve mutabakatının gerçekleştirilmesi için yeni sistemlerin kurulması, kurulmuş ve kurulacak sistemlerin kesintisiz işlemesinin sağlanması, gözetimi ve gerekli düzenlemelerin yapılması.

Peki faiz kararı bunun neresinde? Elbette ilk üç görevi için önemli bir araç ama tek araç mı? Ya da günümüz koşullarında TCMB’nin konuşması gereken tek meselenin bu olması kabul edilebilir mi? Yeni Başkan ikinci ve daha önemli bir vizyon olarak gördüğüm, kararlı bir şekilde tüm önceliğini “algıyı iyileştirmek ve ekonomide güveni yeniden artırmak” olarak tanımlamayı tercih ediyor.

Detayda bile yapılabilecek çok şey varken, kamu bürokrasisinde bazen kolay adımları dahi atmak zor olabiliyor. Bence yeni Başkan bu konuda kararlı ve gerekli cesareti göstermeye niyetli. Mesela yıllardır biz ekonomistlerin sıkça açıklamaya çalıştığı konulardan biri TCMB Beklenti Anketi’nin aslında bizim tahminlerimizi içerdiği olsa da basının kullanım şekline de bağlı olarak sıklıkla söz konusu tahminler TCMB’nin zannedildi. Başkan bu yanılgıyı düzeltmek için yıllardır süregelen anketin ismini Piyasa Katılımcıları Anketi olarak değiştirtti. Bizi de “aslında o TCMB’nin tahmini değil” diye başlayan cümleleri kullanma yükünden kurtardı. Bu basit bir örnek ama ben bu kararlılıktan olumlu sinyaller alıyorum. Enflasyonla mücadele için aceleci davranmasa dahi kararlı olmalı ve bunun için öncelikle hem iyi kurgulanmış bir zorunlu karşılık politikası ile mevduat ve borçlanmadaki dolarizasyonu hem de etkin ince ayarlamalarla ticari hayatın doğasındaki dolarizasyonu düşürmek için politikalar izlemeli. İhracat odaklı büyüme için Eximbank ve Kalkınma Bankası üzerinden agresif bir kredi politikasına zemin tutarak hem kalkınmayı hem de rezervleri güçlendirmeyi sağlamalı. Aynı zamanda veri kalitesini artıracak her türlü kredibilite güçlendirici adımları da, sahip olduğu yetkin insan kaynağını iyi değerlendirerek, şeffaf ve doğru iletişimle hayata geçirmeli. Kripto para dünyasında en fazla işlem hacmine sahip beşinci ülke haline geldiği farkındalığıyla, Türkiye’nin geçmiş olumsuz tecrübeleri ışığında gerekli tedbirleri hayata geçirebilmeli. Tüm bu konularda oluşturacağı politika ve tedbirleri ile TCMB, Türkiye ekonomisinin gelişimi için itici güç olabilir.

Sohbet sırasında her platformda dile getirdiğim eleştiriyi de paylaştım Başkan’la ve ülkesini seven bir ekonomist olarak kanunun ilgili maddesinin değiştirilmesini ya da geçici süreyle enflasyon hedefinin revize edilmesini talep ettim. TCMB bile bile hem bu yıl hem önümüzdeki yıl enflasyonun neden %5’lik hedefine ulaşamadığını Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı bir mektupla açıklaması gerektiğini daha önce de ifade etmiştim. Türkiye’de kalkınmayı sağlamaya çalışırken kurumları güçlendirmemiz gerektiği aşikâr ama kurumların da şeffaflık ilkesi gereği konan bu adımları hafife almıyor olması gerekir. TL’yi adil değerine yakınsatmak küresel ve ulusal zorluklar nedeniyle zaman alacaktır ancak bunun ön şartlarından biri olan vizyoner ve kararlı bir TCMB Başkanı’ndan yakın bir vakitte somut adımlar görmeyi ümit ediyorum.
Yazarın Önceki Yazıları