• Prof. Dr. Sefer Şener

Amerika’da enflasyon artıyor

30.06.2021 Çarşamba 13:30
Son dönemde Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı ve Federal Merkez Bankası FED tarafından yapılan açıklamalar sürekli farklılık göstermesine rağmen ortada bir “enflasyon” gerçeği olduğu aşikar gözüküyor. Son iki yıldır küresel çaplı gelişmeler aslında sadece Amerika değil tüm dünya ülkeleri açısından enflasyonu bir sorun haline getirdi. Trump döneminde Amerika-Çin arasında başlayan ticari gerginlikler ekonomik açıdan dünyayı yeni davranış kalıplarına itmeye başladı. Küresel ve bölgesel anlamda yeni ticari örgütlenmeler, yeni ittifaklar ve tedarik zinciri halkalarında yeni kırılmalar yaşandı. Trump ile birlikte artan ticari gerginlikler pandemi süreciyle birlikte tavan yaptı. Gerginlikler ve pandemi süreci önce gıda fiyatlarını öngörülemeyecek düzeyde arttırdı. Ardından emtia fiyatları yüzde 50’lere varan artışlar kaydetti. Finans piyasalarındaki dalgalanmalar kriz dönemlerini hatırlatır şekilde aşırı volotilite (oynaklı) yaşadı. Altın, gümüş, paladyum, petrol fiyatları ve kurlar sürekli iniş çıkışlar sergiledi. Dünyanın yeni tanımaya başladığı kripto varlıklardaki yüksek oranlı dalgalanmalar ise pandemi döneminin en fazla konuşulan finansal konularından oldu. Ticaret savaşlarıyla başlayan yeni ticaret anlayışı pandemiyle birlikte daha da farklı bir boyuta taşınmış oldu. Bu dönemde uluslararası kurumlar ise yeniden sorgulanmaya başlandı. Pandemi bittikten sonra ekonomiler için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Pandemi ekonomik manada yeni uygulama ve anlayışları beraberinde getirdi.

PANDEMİ PAKETLERİ VE HARCAMALAR

Yukarıda saydığımız artan riskler yanında pandemi süreci boyunca ülkelerin tamamına yakını genişleyici para ve maliye politikaları uygulamaya çalıştı. Düşük faizler, krediye ulaşım kolaylıkları, devasa pandemi doğrudan destek ödemeleriyle birleşince tüm dünyada enflasyon artışı kaçınılmaz oldu. Özellikle Amerika ile başlayan artan enflasyon süreci ilerleyen aşamalarda en çok gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek bir unsurdur. Bütün bu unsurlara 8.2 trilyon dolara ulaşması beklenen Amerika alt yapı yatırımlarının yenilemesi bütçeleri de eklendiğinde (Her ne kadar alt yapı yatırımları en az enflasyonist yatırımlar olsa da) dünya için en az bir ile üç yıllık kaçınılmaz enflasyon süreci başlamış gözüküyor. Biden tarafından önerilen 2031 yılına kadar toplam 8.2 trilyon dolara çıkması için çaba gösterilen altyapı harcamaları bütçesi Amerika için önemli. Eğer bu harcamalar gerçekleşirse Amerika ikinci dünya savaşından bu yana sürdürülen en yüksek federal harcama düzeyini gerçekleştirmiş olacak.

FED YÖNLENDİRMELERİ

FED tarafından yapılan enflasyon açıklamalarının ortak noktası: Amerikalı yatırımcıların, enflasyonun geçici olacağını ancak kalıcı olarak ise ılımlı bir enflasyon olacağını düşündüğünü gösteriyor. Öte yandan FED yetkilileri tahvil varlık alımlarını azaltmayı düşünüyoruz dediği anda Amerika ile ilgili enflasyon beklentisinin azalacağı açıktır. Varlık alımları azaltılmaya başlandığı anda da enflasyonun yönünü aşağı çevireceği bir süreç başlayacaktır. Diğer taraftan 2022 yılı sonu gibi faiz artışlarının yeniden başlama ihtimalinin konuşulması, FED’in bu yolla bile enflasyon süreci ve faizler için ciddi manada sözlü yönlendirmeyi kullanmaya başladığını gösteriyor.

ABD’DE SON ENFLASYON VERİLERİ

Diğer taraftan ABD Hazine Bakanı Janet Yellen sürekli değişen söylemlerine rağmen, yüksek enflasyon oranlarının bu yıl sonuna kadar devam edeceğini düşündüğünü belirtmiştir. FED ise enflasyondaki yükselişin geçici olacağını ancak enflasyonun bu kadar uzun süre yüksek kalması durumunda geçiciliğin tartışılacağını savunmaktadır. Hatırlanacağı gibi enflasyon Amerika’da nisan ayında yıllık yüzde 4.2 seviyesine yükselmiştir. Oysa bu rakam mart ayında yüzde 2.6 seviyesinde idi. Yüzde 4.2’lik enflasyon 2008 finansal krizinden bu yana Amerika’daki en yüksek enflasyon seviyesidir. Oysa Amerika’da çoğu zaman FED’in enflasyon hedefi yüzde 2 seviyelerindedir. Nitekim son yıllarda enflasyon sürekli olarak hedefin altında gerçekleşmiştir. Bu manada düşünüldüğünde bir iki yıl yüzde 2 hedefinin üzerinde gerçekleşecek enflasyon Amerika ekonomisi için bir risk teşkil etmeyecektir. Asıl risk hedef üstünde gerçekleşecek bu enflasyon artışının gelişmekte olan ülkeler üzerinde oluşturacağı etkidir. Amerika’da ki enflasyon yüksekliği gelişmekte olan ülkeleri daha kalıcı etkileyecek sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

ABD ENFLASYONU VE GELİŞEN ÜLKELER

Pandemi süreci azalıp ekonomiler yeniden açılmaya başladıkça Amerika ve tüm dünya da fiyatlarda yeniden artışların başlama olasılığı yüksektir. Özelliklede işçilik ücretlerinde bir artış tirendi gözükmektedir. Ekonomi tam anlamı ile açılmaya başladıkça inişli çıkışlı fiyat hareketlerini görmeye devam edeceğiz. Yani bir taraftan Amerika’da yükselen tahvil varlık alım faizleri, bir taraftan 2022 yılı sonu gibi FED’in faiz artışının başlayacağı beklentisi gelişmekte olan ülke enflasyon ve faiz oranlarında ciddi anlamda baskılar oluşturmaya başlamıştır. Nitekim son dönem Rusya ve Meksika gibi bazı ülkelerde yeniden faiz artışlarına başlanması bu durumun göstergesidir. Bu durum Türkiye’nin enflasyon ve faiz göstergelerinde de önümüzdeki dönemde ciddi baskılar oluşturacak potansiyele sahiptir. Devam eden enflasyonla mücadele süreciyle ilgili ciddi ilave tedbirleri almak bundan sonraki süreç için daha da zorunlu gözükmektedir.

İşin özü, Amerika’da enflasyon, faizlerin ne seviyede olacağı, istihdam ve işsizlik verileri, her ay devam eden tahvil varlık alımlarının devam edip etmeyeceği ve tahvil varlık faizlerinin seviyesi küresel çapta tüm ülkeleri ve doğal olarak Türkiye piyasalarını da etkilemektedir. Bu küresel etkilere bağlı olarak Türkiye’de faizlerin, dövizin, enflasyonun ve yabancı yatırımların en az düzeyde etkilenmesini sağlamak daha yüksek düzeyli nitelikli sürdürülebilir büyüme, katma değeri yüksek ürün üretimi, ihracatı, istihdamın artırılması, yatırım ve gelir dağılımında iyileştirme ile desteklenmelidir.
Yazarın Önceki Yazıları